Bugün sizlere Burgazada’nın sakin sularında gizlenmiş bir hazineyi anlatmak istiyorum: Madam Martha Koyu. İsmi, Burgazada’nın denizine sakin sakin dalabileceğiniz bu özel koya adını veren, efsanevi bir kişilik olan Madam Martha’dan geliyor. Onun hikayesi, sıra dışı bir yaşam tarzı ve doğaya olan derin sevgisiyle dolu.
Balerin Martha Arat
Martha Arat, kızlık soyadıyla bilinen Madam Martha, Lübnanlı bir Katolik Ermeni olarak dünyaya gelmişti. Balerin olmasının yanı sıra alımlı, gösterişli ve tek kelimeyle güzel bir kadındı. Ancak, Avrupai özgürlüğü ve farklı davranışlarıyla İstanbul’un geleneksel Ermeni cemaatinden ayrılıyordu. Kendi halinde bir İstanbul Ermenisi olan Berç Kazar ile evlenip Burgazada’ya yerleştikten sonra, doğanın kucağında huzurlu bir yaşama adım attı.
Martha, Madam Martha Koyu’nda, denizden topladığı taşlardan çocuklara takılar yaparak ve doğaya olan sevgisini göstererek biliniyordu. Her mevsim, çıplak vaziyette denize girer, yağmur sularını biriktirir ve denizle bütünleşerek uzun yürüyüşler yapardı. Bu özgür ruhlu kadının yaşamında dedikodular başgösterdiğinde, dayanamayıp 1980’lerin başında trajik bir sona ulaştı.
Ada halkı, Martha’nın anısını yaşatmak için koyu “Madam Martha Koyu” olarak adlandırdı. Böylelikle, onun doğaya olan sevgisi ve özgür ruhu, adanın bir parçası haline geldi. Bercuhi Berberyan’ın anlattığı gibi, Martha’nın denize olan aşkı ve doğayla kurduğu özel bağ, onu efsaneleştirdi.
Madam Martha Koyu, sadece bir koy değil, doğanın büyüsünü ve insanın özgür ruhunu keşfetmek için bir davet. Onun hikayesi, bize doğanın kucaklayıcı gücünü hatırlatıyor ve bize gerçek özgürlüğün ne olduğunu gösteriyor.
Madam Martha Koyu’nun hikayesi 2006 yılında başlamıştı. O dönemde, koy Hazine’ye ait bir araziyle takas edilerek Silahtarağa Vakfı’na devredildi. Bu değişim, koyun geleceği hakkında endişeleri beraberinde getirdi. Zira, koyun artık Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün denetimi altında olması, doğal güzelliklerinin ve tarihi dokusunun korunması açısından önemli bir adım olarak görülüyordu. Ancak, Madam Martha Koyu’nun hikayesi burada bitmedi. Koy, 1. Derece SİT alanı olarak belirlendi, bu da onun tarihi ve doğal önemini vurguladı. Fakat, son yıllarda koyun akıbeti belirsizliğini korudu. 2019 ve 2021 yıllarında, koy özel kişilere devredilmek üzere ihaleye çıkarıldı, ancak sonuçlar hala netlik kazanmadı.
Ve işte son gelişme: Vakıflar Genel Müdürlüğü İstanbul 2. Bölge Müdürlüğü, koyun kiralanması için açık teklif usulü bir ihale düzenledi. Bu gelişme, Madam Martha Koyu’nun geleceği hakkında yeni spekülasyonlara ve endişelere yol açtı.
Bu eşsiz doğal güzellikler ve tarihi miras, gelecek nesillere aktarılmalı ve korunmalıdır. Ayrıca, adanın yerlileri ve ziyaretçileri bu süreçte bilgilendirilmeli ve katılımları teşvik edilmelidir.
Madam Martha Koyu, sadece bir koy değil, İstanbul’un saklı mücevherlerinden biri. Onun korunması ve doğal yapısının bozulmaması, şehrin tarihine ve doğal mirasına yapılmış en büyük hizmetlerden biri olacaktır.
“Anayasa’nın 56. maddesi: “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların görevidir.”
Alkışlarımla,
Nil Yurda
(yurdayurtseven@gmail.com)